Our Blog

Tasarımın Doğal Parçası: Fi

Altın oran, doğada, mimari yapılarda ve sanatın alanlarında sıkça karşımıza çıkmaktadır. Estetiğin ve fonksiyonel kullanımın anahtarıdır. Bergil’in deyimiyle altın sayı, matematiksel hayal gücünün değil de, denge yasalarına ilişkin doğal prensibin bir ürünüdür. En basit tanımı şöyle yapılabilir: Bir doğru parçası öyle iki parçaya ayrılmalıdır ki, küçük parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın bütüne oranına eşit olmalıdır. Bu durumda yaklaşık olarak 1,1618 değeri bulunur. Altın oran yani Fi sayısı, Fibonacci sayı diziminin (1,1,2,3,5,8,13,21,34…) bulucusu Leonardo Fibonacci’den ismini almaktadır. Fibonacci’deki her bir sayı, kendisinden bir önceki sayıya bölündüğü zaman yine yaklaşık olarak 1,618… irrasyonel sayısı sonucunu verir. ’Φ’ sembolü ile gösterilir. Altın oran, evrende hem aritmetik hem de geometrik orana sahip tek orandır.

Evrende görebileceğimiz her nesne ve varlığın parçası arasındaki değişmeyen uyum ‘Yaratıcının Matematiği’ ya da Luca Pacioli’nin adını verdiği ‘De Divina’ yani ‘İlahi Oran’ kitabının da ismi gibi adlandırılır. Bu kitabı, altın oranı birçok eserinde kullanan Leonardo Da Vinci resimlendirmiştir. Mesela Mona Lisa tablosu altın oranın resimde kullanıldığı en iyi örneklerinden biridir. Michelangelo, Albrecht Dürer ve birçok sanatçı eserlerinde altın orana bağlı kalmıştır. Örneğin Mozart’ın sonatlarının düzenlemelerinde, Beethoven’in Beşinci Senfonisinde, Bartok’un, Debussy’nin ve Schubert’in eserlerinde, Stradivarius’un ünlü kemanlarındaki f-deliklerinin yerlerinin seçilmesinde bile altın oranı görebiliriz. Kültür ve inanışlarda ise beş köşeli yıldız birçokları tarafından kutsal olarak kabul görmüştür. Beş köşeli yıldızın tüm doğru parçalarının oranı Fi’yi verir ve beş köşeli yıldız yani Pentagram güzelliğin, mükemmellikle estetik sentezinin sembolü olmuştur. Ayrıca altın oran mühendislikte sıklıkla karşılaştığımız optimizasyon ve verimlilik problemleri için önemli bir örnek oluşturmaktadır. Doğada ise işlevsel olarak gözlemleyebileceğimiz bilinen en iyi örneği arıların yaptığı altıgen şeklindeki bal petekleridir. Hem en az bal mumu kullanımını hem de en çok hacimsel depolamayı sağlar. Salyangoz kabuklarına, ayçiçeklerine, kozalaklara, papatyalara, kar tanelerine, spiral galaksilere, hortumlara ya da kendi vücudumuza baktığımızda dahi bu oranı görebiliriz.

İlahi oran, doğada kendiliğinden bulunduğu gibi insanlar tarafından da mucizesi keşfedilmiş ve kullanımında iyi sonuçlar vermiştir. Mimarlık tarihinin en önemli konularından birinin oran olduğu söylenir. İnsan bedeni ise doğal olarak mimari tasarımlara kaynak olmuştur. Bedenimizin oran ve orantısı, hareketlerin formunu belirlemesi ölçüt alınmıştır. Tasarımlarda bu oran birçok açıdan esas alınarak en uyumlu, dengeli ve estetik yapıyı sunmayı amaçlamıştır. Örneğin Yunan Mimarisi bu ölçütlere göre en mükemmele ulaşmayı hedefler. Yunan heykeltraş Phidias eserlerinde altın oranı uygulayan bilinen ilk kişidir. Gerçekten de özellikle Eski Yunan ve Roma mimarilerine baktığımızda son derece yalın olan dilin geometrik oranlarla öne çıkarıldığını görürüz. Altın oran ise bu geometrik oranlar içinde en çok bilineni ve belki de en çok kullanılanıdır.

Doğada büyüm modelini ve doğal yapılaşmadaki tasarım estetiğini anlamak için altın oran irdelenmiş, strüktür sisteminde de karşımıza çıkmış ve kullanılmış, sanat ve mimarlıkta matematiğin gölgesinde olduğu bir ölçüt olmuştur. Sanatsal ve mimari tasarımda, denge-uyum-oran anlayışını açıklamakta kullanılmıştır. Benzer şekilde mühendislikte ve strüktürel mekaniğin analizinde bu geometrik düzen arayışı olmuştur. Borges’e göre Fi sayısı, davranış kuralları olup, bu kurallar doğada büyüme davranışıyken, mimaride estetik kaygılar ve mühendislikte yapı elemanlarının yapısal davranışı olarak karşımıza çıkar. En çok bilinen mimari eserlerden örnek verecek olursak, Mısır Piramitleri’nin tabanı ile yüksekliği, kütlesel ilişkileri, kendi aralarındaki dizilimi altın oran spiraline göre tasarlandığı iddia edilmektedir. Eski Yunanlılar tarafından yapılan Parthenon’un cephesi, 12. ve 14. Yüzyıllar arası Paris’te Gotik tarzda inşa edilen Notre Dame Katedrali cephesi, Mimar Sinan’ın eserlerinden Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii minarelerinde ve öğrencileri tarafından 17.yüzyılda Hindistan’da inşa edilen Taj Mahal eserinde altın oran görülmektedir. Diğer örnekler incelenecek olursa, Çin’de Yasak Şehir yerleşim planı, İslam mimarisinden Tunus Kayravan Ulu Camii minaresi, Klasik Batı mimarisinden Palladio’nun Emo Villası plan şeması, Modern mimariden Le Corbusier’in Villa Savoye’nin plan şeması ve cephe tasarımı, Birleşmiş Milletlerin New York Ofis binasının kütle oranları, Washington DC Pentagon binasının plan şeması, strüktürel mimarlıktan Toronto’nun simgesi olan CN Tower’ın kule-güverte oran ilişkisi verilebilir. Altın oran mimaride oran gerektiren her elemanda yani planda, cephede, kesitte kullanılmaktadır.

Bir yandan altın oran tartışmalara konu olsa da yukarıda verilen örnekler altın orana en yakın değerlerin bulunduğu ölçümler sonucu bulunmuştur. Kimileri bunu efsanevi bir oran olarak adlandırırken Öklit’in uğraştığı bu oran mimarlar tarafından da uğraşılmış olabilir. Ama şöyle bir gerçek vardır ki gerçekten de strüktür ile mimari ifade arasındaki ilişki matematiksel oranlarla kurulmaktadır. Ancak 1980 ve 1990’larda yapılan bazı araştırmalar altın oranı sorgulatmıştır. Evrenden bir parça olan akıl mı altın oranı buldu, yoksa akıl doğayı gözlemleyip bu orandan mı esinlendi? Cevap her ikisi de dersek, insanın evrenin her gizemini matematikselleştiremediği göz önünde bulundurulursa bir süre daha bu tartışmalar devam edecek gibi gözüküyor. Fakat yine de şu sorular sorulmaktan kaçınılamıyor: Altın oran gerçekten uygulandı mı yoksa varlığı halihazırda var olan eserlerden mi çıkarıldı?

Popular Links

Get In Touch

Ankara Beytepe Hacettepe University

hacettepehuyt@gmail.com

hacettepehuyt

Follow Us

© Hacettepe Üniversitesi Yapı Topluluğu. All Rights Reserved. Designed by Emir Kara, Emirhan Yelkuvan